18 Mayıs 2013 Cumartesi

Ah!






hastayım dediğinde bir erkek,
kıyamam, kendine dikkat olur mu'dan öteye geçemeyen kısa mesaj budalaları..

artık havalar soğudu, sıkı giyin bak diyen yapmacık ağızları
dişleriyle birlikte asıyorum tutumsuz davranışlar vestiyerine...
gelemeyecek kadar meşgul olan sevgililerin
rol icabı kısa mesajla verdikleri o unutulmaz sadakat sözleri, siktirin gidin..

sonra hastayım dediğinde bir kadın,
aklına neyin var demekten önce regl olma ihtimalini birinci plana koyup
işimiz haftaya kaldı planlarını yapan bacak arası kuklaları..

demişler ki dünya kadar malınız olacağına fındık kadar,
yok küfür yok
yüreğiniz olsun diyecektim...

köpeğinizi gezdirir gibi elini tutup gezdirdiğiniz ve
beni seviyor, ne dersem yapar düşüncesinde seviyorum dediğiniz adamlar
bir haftada kıvama gelir ya da iki birayla dediğiniz kadınlar
ilk günden oldukça yol katedip samimiyetin amına koyanlar
ve siz,

hepiniz...
aynı telefondan aynı mesajları kaç farklı numaraya gönderdiniz kimbilir,
kaç kılığa girdiniz, kaç kez şekil değiştirdiniz,

siktir edin,
nasıl olsa kimse bilmiyor...  / Gökhan İnesi=Panşehir







14 Mayıs 2013 Salı

Bugünün Canı Cehenneme !






Kayda geçmeyen mutluluklarımız var ama acılarımız için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Ondan işte bizi tanımayan birine kendimizden bahsetmeye başladığımız zaman anlatmaya önce acılarımızdan başlıyoruz. Belki de acılarımızla besleniyoruz, kim bilir ! Acıya varız, acıdan varız.

Hepimizin yaraları var. Kimseye gösteremediğimiz, açıp saçtığımız ama kimselerin dönüp bakmadığı yaralar bunlar. Utandığımızdan göstermek istememek, bir de alışmadığımızdan; nasıl yapılır, nasıl ortaya dökülür bilmediğimizden. Bağıra çağıra, feryat ede ede kendimizi paraladığımız, panayır yeri gibi süsleyip ilgiyi üzerimizde toplamaya çalıştığımız; fakat bir türlü dikkat çekmesini başaramadığımız yerlerde olan yaralarımız var.
Acılarımızı kim dinler, yaralarımızı kim sarar? Başka bir insan mi? Hani nerede? Arayalım mı? Aramakla ömür geçiyor, bilmiyorlar mı?

Yeşil ojelerim yok, parmak arası terliklerim de. Gülmek için nedenlere ihtiyacım var ; ama bunun için bir erkeğe ihtiyacım yok. Siyah taytı geçirmemekte ısrarım var kalın bacaklarıma. Belki de tek anarşist olduğum konu bu. Mevsim ayırt etmeksizin  acı hissedebilen bir bünyem var, konu farketmeksizin. Çok eksiğim değil mi?



























9 Mayıs 2013 Perşembe

Kadınca Haller




Sevmenin önü ardı olur mu? Var mıdır yönü? Kendimizi bu eylemin vereceği acıdan saklıyoruz da ne oluyor?Odalara kapansan ne faydası var? Peki, neden bu inat? Israr edilmesi gereken onca şey varken neden bunda inat ediyoruz?

Acıyı bile bile sahipleniyoruz, göğsümüzün üstünde tutuyoruz da ağzımızdan çıkan dumanlara neden hayret ediyoruz?
Kaç kere kırılıp kaç kere yenileceğiz daha? Ben bu sonu bir yerden hatırlıyorum hissini hep bu kadar kısa vadede mi hissedeceğiz? Ağlama ile gülme isteğinin arasında gidip geleceğiz de dengeden mi bahsedeceğiz bir de?

Soruları soran ama cevap alamayan yine bizler mi olacağız? Burnumuza yanık kokusu yeni mi gelmeye başladı yoksa hava diye soluduğumuz yanık kokusundan mı ibaret?
Başka birinin avuttuğumuz yaralarıyla avunuyoruz. Aldanış da yorucu bir sözcük değil mi? Ne de güzel aldanıyoruz sözcüklere, ses tınılarına, insanlara... Aldanmaya olan bu merak nereden hasıl olmuş ki? Peki ya ne yapmalı?

Daha kendimize yetemiyorken nasıl düşünüyoruz bir başkasına yetebileceğimizi, yetebildiğimizi?
Kullanılan sözcükler var etkisi konuşurken müthiş olan. Bence herkes her sözcüğü kullanmamalı. Anlam sözcüğündeki harf toplamı kadar beyin imlemi bulunan insanların dağarcığı genişletilmeye çalışılmamalı yok yere ve de. Bunlar diğerlerine zarar.

Sonunu kestire kestire yürümek bir yolda sadece kadınlara mahsus. Zaten ne oluyorsa kadınlara oluyor.
Yahu, biz kadınlar kendimizden ne istiyoruz? Aklımızı pamuklara sarmalı, çocukların (!) yetişemeyecekleri yerlere koymalı, gün ışığından korumalı, uyuşukluğunun geçmesini beklemeli, flu görüntünün netleşmesi için azıcık sabretmeli.

Kadınlık da zor, kadınca sevmek de. (Sevmenin cinsiyeti mi olur demeyin, oluyor. Ben gördüm.) Sevmeye bu kadar sevdalıyken, aldanmak da zor. Sevmeye sevdalı, aldanmaya düşkünüz. Ve fakat acıdan da geri durmuyoruz. Düşkünüz, müşkülüz ve bittabii memnunuz. Acıdan, acıya memnunuz. Kadınlığımızdan hepsi. Eksikliğimiz belki bundan, belki de eksiğimiz yok da kusursusuz.