21 Aralık 2012 Cuma

Kırmızı Palto


    Boydan boya cam olan büyük kapıdan çıkar çıkmaz derin bir nefes aldı. Gök, koyu gri renge bürünmüş, yağmur yavaştan çiselemeye başlamıştı. Şiddetini artıracağı belliydi.  Koca iki saati içeride geçirip üstüne bir hafta titizlendiği projelerinin ve de sunumunun beğenilmemesine şaştı kaldı, çünkü böyle bir sonuç beklemiyordu.
    Şemsiyesi vardı yanında Allah'tan. Evinin bulunduğu semte giden dolmuş son seferine de on dakika önce çıkmıştı. Ücra bir semtte oturduğunun farkındaydı ama şimdilik o ücra semtin, ücra mahallelerinin birindeki eski ama yaşadıkça kendine şirin bile gelmeye başlayan apartmanı ve sıcak komşularını seviyordu Serpil.
    Dergide beğendiği, bir örnek kestirdiği ama kendisine pek de yakışmayan perçemlerini geriye attı ve yağmur damlaları ile daha da beyazlaşacağını düşündüğü mermer basamaklardan inmeye başladı. Son basamağa gelmişti ki o cılız seste, adını duydu. İfadesizliğinin, yüzü gibi giyim tarzına da yansıdığını düşündüğü sekreterdi bu. O gün için hazırladığı projelerin arasındaki en önemli dosyayı unutmuştu toplantı odasında, arkasından yetiştirmişti sekreter de. Dosyayı alırken her şeyiyle dümdüz gibi görünen bu kadının yataktaki halini merak etti Serpil ve birden aklına gelen bu düşünceye güldü. Kadınsa minnet duygusu sandığı bu yarı sırıtış denebilecek gülüşe, aynı ama kesinlikle daha samimi şekilde karşılık verdi.  
   Ama Serpil bilemezdi ki sekreter Aysu’nun kardeşinin çok hasta olduğunu, tedavi için hele çok geç kalındığını. Daha yeni öğrenmişti, ki kardeşinin bile haberi yoktu bundan. Hayatta kalan tek yakınıydı kardeşi. Yüzündeki, kıyafetindeki, ifadesizlik; üstüne iki günde yapışıveren renksizliğin asıl sebebi kimin umurundaydı ki.  
   Daha samimi olan o gülüşün ardından büyük cam kapıdan girerek gözden kayboldu Aysu. Serpil ise son basamağı da inip dosyasını diğerlerinin de içinde bulunduğu çantaya yerleştirdi. Taksitlerinin devam ettiği kırmızı renkli paltosunun düğmelerini ilikleyip yola koyuldu.



Hiç yorum yok: