18 Aralık 2012 Salı

Öyle işte


   Düşünmemek... Düşünmek istememek... Eylemsizlik hali mi? İnsan bir eylemsizlik hali için bu kadar çabalar mı? Hadi devinim olsa neyse de... Düşünmemek için şarkı, müzik seçmek... Bunun için sırf ne bulursan okumak. 
   Uyuyup uyandığında rahatsız eden o şeyleri tüketmiş olmak ve bingo ! düşünecekler listesinin boşalması, çok istenen bir düş.
   Gülebilmek için tv'deki komedi dizilerine bir yerde muhtaç olmak. Acı. Çamurda, çukurda debelenir gibi hissetmek.
  Gidilecek o şehri düşünmek (adı olamayan o şehir), kimse değil, yalnız o diyeceğin kişiyi beklemek (yüzyılımda beyaz atlı prens gibi bir şey! ) 
  Nerede okumuştum bunu? " Beklemek hayatı ihlal ediyor." Vazgeçtim, beklememek daha iyi gibi. Bir eylemsizlik hali daha...
  Çok mu vasatın altına düşmüş gibiyim ? Düşmek iyidir, iyidir de... Olur mu size de? Bir konuşmaya başlasanız içinizden neler çıkacak, dilinizden neler dökülecek, neler söyleyeceksinizdir. Ama düşmez cümle, çıkmaz gıkınız...
  Doluluktandır bu, bir de nereden başlayacağınızı bilememenizdendir hani. Farklıyız da çok da farklı sayılmayız. İnsanız neticede... Ama vurgulayış, yaşayış, atlatış farklı. Yanıldığımı sanmıyorum ama...
  Canın yanarken sayıklayabilirsin. Sövebilir,bağırabilir, inadına yersiz kahkahalar atabilirsiniz. Ama bir yere gelir, tıkanırsınız. Hiçbiri fayda etmez, hiçbir şey iyi gelmez.
   Bir tatlı kaşığı pekmez iyi gelir mi ki ? Duyarsızlaşma en güzeli !



Hiç yorum yok: