24 Haziran 2013 Pazartesi

Bu Hep Böyle


Sevgilim,
Bu satırlar sana, bu satırlar senin için. Muhattabım olarak sen dinlememişken beni bir başkasının dinlemesini, anlmasını beklemek düpedüz ahmaklık olurdu. Bunu en başından beri bilen biri olarak bu mektubu sana ; ama daha çok kendime yazıyorum.
Sevgilim hitabımdaki iyelik ekiyle avunuyorum bu gece.

Sana boyutsuz bir sevgi beslemenin çok zor olması beni epeydir düşündürüyor. Sevgi çıtı pıtı, zarif bir sözcükken nasıl bu kadar ağır, kaba bir hale dönüşüyor anlamıyorum. Ne sözcüklerin ne de duyguların bir kabahati yok demek ki.
İnadım ve ısrarım keşke başka konularda olsaydı. Ama maalesef...
En güzel keşke olduğunu hiç bilemeyeceksin. Zaten bilmek isteseydin konunun kendim olmadığı bir mektubu şu an kendime yazıyor olmazdım.

İki insanın arasındaki gönül bağında neler olması gerektiğini çok fazla bilemesem de neyin olmaması gerektiğini öğrettiğini de bilmiyorsun tabii. Kibir müthiş bir şey. İnsanın başını döndürüyor hatta insanın aklını başından alıyor. Neyse...

Bazı günler, bazı anlar her zamankinden daha fazla yer alıyorsun aklımda ve içimde. O anlarda kalbimin ortasına koca bir tır koymuşlar da gitmişler gibi oluyor ve nefes alamıyorum. Aklımda ve içimde diyorum çünkü senin orada olmana alıştım. İnsan alışıyor. Ve artık ısrar etmiyorum, neden bitmiyor, neden meşgul ediyor beni demiyorum. Böyle bu. Hep olacak bir şey. İnatlaşmıyorum artık kendimle ve varlığınla. Sorgulanan aşk da aşk olmaz zaten.

"Nasip, çok güzel bir ihtimaldir." demiş Güven Adıgüzel. Bana çok yavaş geçiyormuş gibi gelen o aylarda bunu gülümseyerek söylüyordum. Güven bunu diyordu ben ise hayat ihtimallerin toplamıdır, diyordum. Sen de beni dinliyordun. Sen ne güzel dinleyip ne güzel konuşuyordun.

Can'ım sözcüğü hiç kimseye bu kadar çok yakışmadı; ama sen bunu da bilmiyorsun. Doğum günün bugün. Yanında olmadım hiçbir yaş gününde; ama sen can'ımda oldun. Hep. Geçen yılda bu yılda. Seneye ve ondaki sonraki senelerde de bu hep böyle olacak.

Bazen çok yorulduğumu hissediyorum biliyor musun? Seni düşünmek, düşünüp de gelmeyeceğini, olmayacağını; seni bulamayacağımı bilmek, bulsam da bunun bir hükmünün olmayacağını tekrar içime işletmek çok zor oluyor. İdrak kelimesini farkından mütevellit tüm sözcüklere düşman olacağım geliyor. Ama bu hemen geçiyor. Sözcükler de olmasa ne kalır geriye? Seni anlatmak için hiçbir sözcük yeterli değil aslında. Değil de işte... Koca bir nefes alıyorum o anlarda. Sanırsın nefes almayı unutmuşum da sonradan aklıma gelmiş.
"İnsan yanmadan arınamaz." bunu sen demiştin hatırlıyor musun?

Senden bahsetmek istediğim anlar oluyor başkalarına kimi zaman. Ama bu sana ihanet gibi geliyor. Seni kendimden başkasını anlatırsam senden bir şey eksilecek gibime geliyor. Tuhaf değil mi? Biliyorum, öyle.

(Çok sevmekle bir insana kendinizi düşman belletebiliyorsunuz. Bilin bunu. Yaşamayın ama bilin.)

"Kafana göre bir hayat" seninkisi. Kiminle olmak istiyorsan onunla ol bugün de. Nasıl mutlu olacaksan öyle geçsin günün. Ve dediğin gibi sevgilim : "Gerektiği kadar gerektiği yerde ol" Ama sen hep ol, bilmediğim bir yerlerde.
Hep istedim. Hiçbir ihtiyaç bunun kadar mühim olmadı. Gözlerinden öpüyorum. Hiç görmediğim, göremediğim yazık ki göremeyeceğim gözlerinden.

Ve ;

Bahardı, sevgilim, bahardı,
ve bahtiyar olabilmek için
toprakta, havada, suda her şey vardı sevgilim,
her şey vardı,
her şey hazırdı." diyen Nazım içimi dağlıyor.

                     Saat : 01.36
                     Doğum günün kutlu olsun.
                     İyi geceler. Tüm gecelerin güzel olsun. En az senin kadar.




Hiç yorum yok: