11 Haziran 2013 Salı

İnsaf




_ Beni bu kadar çok sevme. Sevmek istesen de sana bunu veremem.
   Neden biliyor musun?
- Allah aşkına neden, söyle?
- Çünkü sen bembeyazsın.

Her hikaye aslında ortasından başlar. Beni sevme diyen bir adam, karşısında acıdan kıvranan ise bir kadın.
İnsaf beklediğimiz insanların insafsızlığına uğruyoruz hep. Bunu siz de biliyorsunuz. Zaten bildiklerimiz örtüşüyor, bilmediklerimiz bizi oradan oraya savuran.

Bu satırları okuyunca bitti gibi duruyor değil mi hikaye? Aşkına karşılık göremeyen bir kadın, el çek benden! diyen bir adam. Son, bu gibi değil mi? Hayır, değil.

Peki ne oldu o kadına? Adamı da merak edelim mi? İnsafsızlığına uğradığımıza insaf gösterelim mi? Merak etmek bir insanı, nerdedir, nasıldır demek...

Asıl bundan sonra başladı kadının hikayesi. Orada kaldı kadın, o akşamda,  kısacık konuştukları o loş sokakta kaldı. Günler geçti ve buna bağlı olarak haftalar da, yeni insanlar girdi hayatına, iş değiştirdi, mobilyalarını yeniledi evinin; ama o akşam ve kara bir kedinin aç karnını doyurmak için dolandığı o sokakta kaldı kadın.

Hiçbir zaman kendisini, sevgisizliğinden korumaya çalışan bir adamdan mı yoksa  "hayır" ı söyleyemediği için süslü cümlelere sığınan bir adamdan mı vazgeçmek zorunda kaldığını bilemedi, kadın. Bu bilinmezlik içine işledi zamanla. İşledikçe parçalandı, parçalandıkça dağıldı, dağıldıkça anadan üryan hissetti kendini.

Bir arayışa girdi, ne aradığını bilmeden. Hep eksik hissetti kendini. Yedi-içti olmadı, küçük gezilere çıktı hafta sonları olmadı, filmler izledi olmadı, dans kursuna başladı hiç yeteneği olmadığı halde. Ama yine de eksiklik hissinden kurtulamadı.

Hala arıyor o kadın ve hala ne aradığını bilmiyor. Her günün her sabahı yataktan kalkarken güne başlamak için geçerli sebepler bulmaya çalışıyor. Bazı sabahlar buluyor, bazı sabahlar ise bulamıyor. Hala şarkılar var dinleyemediği.

Ve hala geceler uyku tutmuyor. Çayı şekersiz içerdi, o da öyle. Onu hatırlatıyor diye vazgeçti, şekerli çaya alıştırdı kendini. Her şekersiz çay içini acıtıyor çünkü. Hala başka erkeklerin kahkasını onunkine benzettiğinde eli ayağı titriyor.

Ve kadın şu güzel yaz gecesinde, balkonunda sigarasını yakmış, bol ışıklı şehre bakıyor ve gecenin nasıl biteceği düşüncesi beynini kemiriyor.

Adam mı? İnsafı hak etmiyor bence. Sizce?








Hiç yorum yok: