19 Haziran 2013 Çarşamba

Bir Akşam Yemeği



Sonay bürodan çıkmış, Özcan yazıhaneden. Hiç bitmeyecekmiş gibi gelmiş o gün Sonay'a, gözü sürekli saatte. Akşamı düşündükçe heyecandan ve de tuvalete gidip durmaktan işlerini yapamadı doğru düzgün; çünkü bekleyemeyecek, açacak duygularını ona. Canı cehenneme kadın- erkek ilişkilerindeki kuralların! Hissedebilmek en zoruyken ve bunu başarmışken bunu dile getirmek için beklemek çok yersiz çünkü.
Özcan için ise rutin bir gün. Bir sonraki gün için kendinden istenecek dosyaları düzenlediği için memnun.Çok çalışmış ve haliyle acıkmış o da bekliyor akşamı; ama tabii Sonay'la aynı sebeplerden değil.

Günler uzadığından hava kararmamış henüz. Mesai bitimi... Caddeler kalabalık, bütün dolmuşlar ağzına kadar dolu; evlerine dönebilmek için sıra bekleyen insanlardansa söz açmanın hiç gereği yok.

Buluşmuşlar, tesadüfen tanıştıkları, mezelerinin yemekleri kadar güzel olduğu o restorantta. Ah şu başa bela tesadüfler! Tesadüflerin çok da matah bir şey olmadığını bilmiyor henüz. Bilmemenin verdiği saflıkla, ısrarcı; ama bu ısrar ızdıraba dönüşecek, haberi yok.
Kadın istekli, heyecanlı... O kadar samimi ki duygularında isteği de heyecanı da yüzünden dökülüp ayaklarından akıyor.

Özcan, bunların hiçbirini görmüyor; çünkü kadına bakmıyor. Ama bir dakika! Belki de gördüğü tek şey; Sonay'ın yersiz neşesi. Hatta bu yersiz neşe adamı rahatsız etmiş.
Zaten üzerine üzerine gelen bir eve girmektense kadınla buluşmayı daha uygun gördüğü için gelmiş. Adamın yalnızca birine ihtiyacı var. O "biri"nin kim olduğu pek de mühim değil.

Yemekler yenmiş, Sonay anlatmış durmuş işini, ev arkadaşıyla yaşadığı sürtüşmeyi, akan musluğun geceleri çok rahatsız ettiğini, kedisini...Özcan daha çok sessiz kalmış, kibarlık olsun diye gülmüş arada... Mezelere zaten diyecek laf yok ki yanında rakı...Buzlu. Söylemeye karar vermek bir aşama, söylemek başka bir aşama ki en zoru da sonuncusu. Onun için durmadan anlatmış, çareyi bundan görmüş. Üçüncü kadehte anca gevşeyen kadın aniden sorduğu soruyla şaşırtmış adamı :
- Hislerime dokunabilir misin?
Kadehinden bir yudum almış adam ve boğazını temizlemiş:
- İsteseydim eğer, denerdim. Başarıp başaramayacağımı bilmiyorum; ama elimde geleni yapardım. Ama bunu istemiyorum ki.
Sonay afallamış bir şekilde başını masaya doğru yaklaştırmış :
- Nasıl yani?
- Yani Sonay, hislerinle, duygularınla... Her neyi kastettiysen işte... Ve de haliyle seninle ilgilenmiyorum. Üzgünüm; ama gerçek bu.
- Anladım!..
Kadehi bitene kadar bir şey konuşmamış Sonay. Konuşmaya başlasa zaten ağlayacak, istiyor; ama cesaret edemiyor. Yemek için teşekkür etmiş,elini sıkmış Özcan'ın. Başının dönmesine aldırmadan kalkmış masadan sonra, Özcan'ı orada bırakarak.




Hiç yorum yok: